Sayfalar

27 Kasım 2012 Salı


Bilmiyorum.

Sanki edebiyat, tarihin hiç bir köşesinde bu kadar pahalı olmamıştı. Tıpkı dünyanın binlerce yıl boyunca hiç bu kadar fakir duruma düşmemiş olması gibi. En kurak topraktan dahi mahsül almasını bilir hale geldik. Ve şu an sofralarımızdan dökülenlerle insan bir öğün doyabilir durumda. Buna rağmen Afrika'da insanlar açlıktan ölüyor. Halbuki dünya ne kıtlıklar, ne çoraklıklar, ne susuzluklar gördü gel zaman git zaman. Evet işte böyle. Yine de dünya belki, tarih boyunca hiç bu kadar fakir olmamıştı.

Ve edebiyat. Bir tık ile bin beş yüz yetmiş yedi sayfa koyabilir durumdayız cebimize. İnternet sayesinde. Üstelik bir de çöpe giden selülozdan sayfaların haddi hesabı yok. Mürekkeplerin hakeza öyle. Romanlar, şiir kitapları on lira, on beş lira, yirmi lira. İlkokula giden veledin elinde ayfon, heyçtisi. İlkokula giden veledin elinde ayped. Parmağımızla bir tık, yüzlerce blog. Binlerce blog. Okunmak için hazırolda bekler durumda her biri.

Peki neden içleri hep boş? Nasıl bu kadar çok konuşup da bu kadar az şey anlatabilmeyi başarıyorlar?

Ne demişti Robert Wilensky? "Bir daktilonun tuşlarına sonsuz bir süre boyunca gelişigüzel basan bir maymun, Shakespeare'in yapıtlarını neredeyse kesin olarak aynı şekilde yazabilir diye duymuştuk. Artık internet sayesinde bunun doğru olmadığını öğrenmiş olduk."