Sayfalar

30 Nisan 2013 Salı


'' Bir idam mahkumu, ölümünden bir saat önce, galiba şöyle düşünmüş: eğer yüksek bir yerde bir kayanın üzerinde, ancak iki ayağını koyacak kadar daracık bir yerde oturması gerekse; çevresinde uçurumlar, okyanuslar olsa, sonsuz karanlıklar, sonsuz bir yalnızlık, bitmez tükenmez fırtınalar sürüp gitse bile, o, bir arşıncık yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, hatta kıyamete kadar ayakta dursa, yine de öyle bir yaşam, o anda ölmekten daha iyidir. yeter ki yaşasın! nasıl olursa olsun yalnız yaşasın! ''

14 Nisan 2013 Pazar




Çok zaman geçti. Çok zaman geçiyor. Zaman çok geçiyor.

Dilinin ucundaki birşeyin bir türlü aklına gelememesinden, duraklarda bekleyen onca insanın arasından, hesaplanmamış onca cümlenin içinden, sabahların mahmurluğundan, kenarda saklanan biletlerin koçanlarından, kitap ayraçlarından, gökyüzünün devingenliğinden,nasılsın sorularına verilen o hep iyiyim cevabından, sokakların bir yağmura bakan gözü yaşlı halinden, çaydanlıkların ocakta unutulmuşluğundan, uykuya varmayan nice geceden...

Boşluklardan geçiyor ve dolu olduğuna herkesin kanaat getirdiği bir çok şeyin arasından...

Ama yine de "iyi ol"... Yalansız, dolansız, öylesine geçip gitmeden...