Sayfalar

15 Ekim 2013 Salı

"Çocuğun adı bir türlü aklıma gelmiyordu Filipina. Ama kim olduğunu hatırlıyorum.Doktor olduğum için olmayan bacaklarının hikayesini hatırlamam gerekirdi belki ama ben gövdesinin üst tarafıyla ilgili olanı biliyordum.Bir amcası vardı bu çocuğun. Denizciydi adam. Sadece bir kez gelmişti Şatilla'ya ve bu çocuğa İspanya'dan bir oyuncak getirmişti. İp atlayan, sarı plastik bir ayı, pilli şeylerden.

Bundan nefret ederim Filipina, haberin olsun. Sakın bana uzaklardan pahalı oyuncaklar göndermeye kalkma! Çünkü uzak zengin ülkelerden gönderilen hediyeler çok acıklıdır. Yoksul evlerin iyiden iyiye kolunu kanadını kırar böyle hediyeler. Evdeki her şeyden, hatta bazen herkesten daha kıymetli göründükleri için evdekilerin şavkını söndürüp kendi başlarına bir ışık yaratırlar. Üstelik çocuk ne zaman oyuncağı eline alsa - acaba sadece bu topraklarda mı öyle bu?- biri mutlaka çocuğa kızar:

"Dikkat et! dikkat et!"

Millet birbirini öldürürken, Allah'ın belası oyuncak herşeyden daha kıymetli gibi görünür.Bu yüzden sevmem kıymetli oyuncakları.Çocukları kıymetsizleştirmekle kalmaz, bütün aileye de -sanki başka dertleri yokmuş gibi- kadersizliklerini hatırlatan bir bildiri okur bu oyuncaklar.Çok mu acıklı oldu? Ama bana sorarsan çocuğu bu ayı öldürdü.

Bu plastik ayının -bir keresinde kliniğin önündeki taş zemine oturup göstermişti bana- ayakları kısacıktı, yok gibi, tıpkı çocuğunki gibi..Çocuk gömleğinin içinde taşıyordu ayıyı ve elleriyle yürüdüğü için plastik ayıyı ellemeden önce avuçlarını üstüne siliyordu. ayı yüzündeki sırıtmayla çalışmaya başladığında, çocuk yarım gövdesini yana yatırıp, yanağını eline dayayıp izlemeye başladı. Ben de yanına yattım. Bacaklarım utanç verici uzunluktaydı. Çocuk epey sonra, korkunç bir rüya görmüş gibi, belerterek gözlerini baktı:

"Pilleri bitince?.."

Filipinam, tatlı kıblem, çocuğa o anda bacakları yerine bir kutu pil verseler..alırdı.

Sanırım bacaklarını kaybettiğinde içine kaçan bir yetişkin, ona pil meselesini "halledebileceklerini" söyledi ve çocuk yeniden dayadı yanağını avcuna. Ayı hala atlıyordu.Fakat yarımın yarısı çocuk,gözlerimin önünde ihtiyarlıyordu. Sonra dedi ki "Ben.."

Düzeltti.

"Biz hiç gidemeyeceğiz değil mi hispanyaya?" "

Muz Sesleri - 2

En Büyük Düşman

2 Ekim 2013 Çarşamba

İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. İşte bu yüzden insan yalnız kalamaz. Çünkü yalnız olan insan zamanla kendisiyle savaşmaya başlar, verdiği kayıplar artar, geceler boyunca kendisini yer durur. İnsan yalnız kalamaz çünkü hiçbir insan kendisiyle verdiği bu savaşı kazanamaz...