Eğer o yataktan kalkıyorsan , bir beklentin var o günden. Belki bugün, bakarsın. Aslında ruhun tek gıdası kendine dair olan beklentilerinin karşılık bulması. Başka hiçbir uğraş seni doyurmayacak. Ama büyük olasılıkla her gün sonunda "bugün de olmadı" diyorsun, bugün de yetmedi sana, eksik mi yapmışlar? Suçu kime atıyorsun? Kendini suçluyorsan doğru yoldasın. Bu demektir ki beklentilerini gerçekleştirecek olan eylemlerin öznesi sensin, nesnesi değilsin. Gerekeni yapmamışsındır demektir. İnan ki böylesi hem doğru, hem de kolay. Arzu ettiğin şeyin gerçekleşip gerçekleşmemesinde senin bir kontrolünün olmaması ne kadar çaresiz kılar seni bilmez misin? Gökyüzünden bir yıldızın kaymasını ne kadar bekleyebilirsin?
Yani sevgili insan bırak dışarıya dair tüm beklentilerini, hayali ortamlarda hayali kişileri hayali senle buluşturma. Ne kaybedersin? Hiçbir zaman sahip olamadığın bir şeyi: kontrol. Beklentisiz olmak yaşamla bağdaşmaz, ölürsün. Olmayı umut ettiğin gibi olmaya çalış lütfen, karakterinle ilgilen mesela, hayal kırıklığına uğramazsın, şaşırmazsın.
S.I.
23 Mayıs 2015 Cumartesi
Gönderen
Opsiyonel İnsan
zaman:
00:26
1 yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hatırlandığı Gibi
18 Ocak 2015 Pazar
Bazen arkamızda kalan, bazen ise hızına yetişemediğimiz hayat oldukça hevesli alacaklarından...
Barış abi kitabında ne güzel söylüyor: "Bu dünyada hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil, herşey hatırlandığı gibi!"
Yolların her kilometresinde hayat deklanşöre basmadan önce her ne kadar "Gülümse!" demeyi unutuyor olsa da şunu her zaman söylüyor: "Çekiyorum!"
İşte böyle oluşuyor bizim kafamızın içinden başka hiçbir yere kaydedilmeyen günlüğümüz, garip bir okunma hevesiyle açılıp duracak hafızamızda, açılıp duracak ve biz istesek de kendimizi alamayacağız bundan, hayatımızın arka sokaklarında dolaşmaya çıkacağız yol boyunca.
Tabi bu fotoğrafların bazıları arşivde çekildiği gibi durmuyor, çizikler oluşuyor, renkleri soluyor, üzerinde oynamalar oluyor, belki daha çekilirken yanlış kaydediliyor, belki siliniyor, kimisinin oralarda bir yerde olduğu biliniyor ama bir türlü bulunamıyor.
Kimi fotoğraflarımızda kötü çıkıyoruz, kimisinde nasıl çıktığımızı dahi bilemiyoruz, bundan dolayı kimi fotoğraflarda tahribatı bizzat biz yapıyoruz.
Kimi zaman ise o kadar güzel ve arşivlik fotoğraflarımız "zaman" yüzünden bozuluyor, farklılaşıyor, değişiyor, siliniyor.
Sonrasında ise kimi zaman işimiz düştüğünde, kimi zaman aklımıza getirmek istediğimizde, kimi zaman anlatmak istediğimizde,kimi zaman ise aynı kadraja giren arkadaşımızla geçmişi yad edmek istediğimizde beyin kıvrımlarımızın arasındaki depolardan çıkarıp önümüze getiriyoruz.
Hele bir de o fotoğraflar güzel fotoğraflar ise... Nasıl da seviyoruz ortaya çıkarmayı, nasıl da unutmak istemiyoruz, nasıl da dönüp dönüp tekrar tekrar bakıyoruz, nasıl da özlemle anıyoruz...
Ama ya o kötü fotoğraflar...Hatırlamak istemediğimiz... Gömüyoruz onları daha derinlere, unutulmaya bırakıyoruz.
İnsanın geçmişini sakladığı ve geleceğe uzanan...
Ah yağmur dönerken kara
Yine yol var falımda
İster özle
Yok istersen hiç hatırlama...
Vega - Ankara
Gönderen
Önder UÇAR
zaman:
15:56
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)