Sokak
18 Temmuz 2013 Perşembe
Bazen tek başına kaldığın, yabancı ama aynı zamanda olabildiğince aşina sokaklardan birinden geçersen, içinde bir dem beliriverir. Gözün sokaktaki çocukların heyecanına karışır, yerde gezinen o renkli topa heves edersin. Yerde alçı kırıntısından bozma tebeşir çizikleri… En işe yarar “lap” taşı nerede diye bakınırken bulursun kendini, sanki bulsan oynayacakmışsın gibi, sanki oynasan herkesi yenebilecekmişsin gibi… Sekize kadar o oyunun serüveni sonra birde tersinden oynadı mı kimseyi tutamazsın bir arada, herkes sıkılıverir…
Çocuksuz sokakların ıssızlığından da geçiyor olabilirsin elbet. Çöp konteynırları zincirli, etrafında “sezen apartmana aittir çöpünü atma!” uyarıları… Dutlar dökülmüş kaldırımlara, ağır tatlı kokusu basmış ortalığı. Bir rüzgâr var savunmasız duygularına sinsi sinsi üfüren… Etrafında senden daha hızlı ilerleyen toz, kum taneleri… Gözlerine doluşmuş rotası bozuk çerçöpler… Ve o hüznün sokağında yanından geçen bir kuru yaprak, bir anlamsız poşet…
Takıldı değil mi seninde gözüne… Arabanın altında bîperva gölgelenen köpekler. Yol çalışmaları yüzünden suratını buruşturmuş asfaltlar… Duvarda kocaman “Seni seviyorum Hatice” cesareti… İnsan nasıl olur da en anlam yüklü hatıralarının sokağında kendine ait bir tane bile bir şey bulamaz… Bir boyası atmış, pası çil yapmış içeri girecek kendine ait kapı bulamaz…
Niye mi anlattım bu sokağı sana.
Bil istedim sadece. Sadece bil istedim…
Gönderen
Önder UÇAR
zaman:
14:57
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
11 Temmuz 2013 Perşembe
Herkes Dante'nin cehenneminden geçecek. Herkes cehennemi görecek, sonra Araf'ı da. "Oralı da olamadım buralı da" diyeceksiniz. Acı verecek...Araf da bitecek.Elbet cennet de gelecek. Önemli olan aynaya bakacak yüzünüz var mı peki?
Gönderen
Önder UÇAR
zaman:
22:16
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yaşama Eşiği
10 Temmuz 2013 Çarşamba
Değişmek için bir adım atmak yeterlidir. Peki, ya değişmek istemiyorsak? O adımı atmaktan korkuyorsak? Her açılan kapının ötesinde bizi tehdit eden şeyler varsa? İçimizden bir ses, her şeyin bir giyotin olduğunu söylüyorsa...
Yine de hayatlarımızı parçalayan eşiklerden korkuyla, panikle, aceleyle, şehvetle, arzuyla, günahla, saflıkla geçip gidiyoruz.
Asıl düşündürücü mesele şu: Eşikte durmak, eşikten geçmek yada en önemlisi eşikte kalmak.
Şairin dediği gibi "Ne zaman bu sehirden kaçıp gitme isteği gelse, bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum. Gidersem dönmem çünkü biliyorum."
Gönderen
Önder UÇAR
zaman:
15:07
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
5 Temmuz 2013 Cuma
Merhaba demek istiyorum aslında. Tanıştığımıza memnun oldum...
"Yeni mi tanıştık?" diye soracak olursa;
hafif bi tebessüm ederim geçmiş zamana, prangalarıma
Biliyor da oysa ne kadar eskidiğini...
Bazen de sadece hoşçakal demek istiyorum
Keşke hiç tanışmasamıydık?
"Neden" diye soracak olursa;
Bir şey söylemem heralde
Çünkü yine biliyor nedenini
Yıpranmışlığın sebebini...
Evet
Bazen bahardır kelimeler, bazen kış...Mevsimlik düşlerdir hep sessizliği bozan
Kalıcı hayaller de var tabii, hiç bir zaman susmayan
Başladığı yere geliyor/dönüyor insan, düş(me)lerinden kurtulunca...
Ama Bilirsin
Arada bir bakım yapmak gerek
Toprağını değiştirmek, sulamak, gübrelemek...
Etraftaki ayrık otları temizlemek, çürümüş düşleri...
Fabrika ayarlarına dönmek gerek bazen,
Yeniden başlayabilmek için
ve bazen
Sırf birkaç tane daha devrik cümle kurabilmek için
İşte o yüzden buradayım
İşte o yüzden...
Gönderen
Önder UÇAR
zaman:
18:23
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)