Sayfalar

Torbayı Boşaltalım

6 Mart 2014 Perşembe

Cumanın ertesinden yola çıkılarak verilen bir isme gösterilen özen ile çarşamba kelimesini türetmek için gösterilen özen aynı mıydı? Neden?
Bu bir Çarşamba günü sevgisiz insanlar. Kendinize yapacak pek çok iş edinmişsiniz bakıyorum, hepsi de olmazsa olmaz değil. İnsan düşünebilmesiyle efsaneleşmiştir değil mi? Düşünmenin amacı ise şu anda etrafınızda gördüklerinizi sahnelemek öyle mi? Başka bir ihtimal olamazdı değil mi? Olsa bile bunu düşünmek size düşmezdi galiba, peki kimler üstlenecekti bu onurlandırılmamış görevi? Böylesine bir sorumluluğu neden birkaç insana yüklersiniz? Çünkü bunu kabul etmeyecek kadar gururlu olsanız da, siz yönetilmeye, güdülmeye muhtaçsınız. Tabi bunu da düşünmeyi fuzuli gördüğünüz için siz bunun da farkında değilsiniz. Bu da bana düştü. 
Bir de ne var biliyor musunuz? Kendinizi savunarak, normale taparak benim işimi zorlaştırıyorsunuz. Kendinizi niçin bu denli savunuyorsunuz, düzeninize bu kadar bağlı olacak kadar üşengeç ve sadık bir köpek misiniz siz?
İç dünyanızın fakirliğinden değer yargılarınız, estetik algınızla bir alaşım oluşturmuş. Güzelleşme, güzelleştirme çabanız var, bunu yapmak da bir grup insanın işi olsa ya, siz durun. Onlar da kendine sanatçı desin. Tabi ki tüm sanatlar güzeli amaçlamaz biliyorum, konumuz bu mu şimdi for God's sake! Siz hiçbir şey yapmazsanız daha mı az güzel sanki bu etrafınızdakiler? Siz bir insanın güzelliğini, değerini göremiyorsunuz diye, o kendini güzelleştirmek zorunda mı ? Sizin gözünüzde herkes birbirine mi uymalı, sonra koyun diyorsunuz birbirinize, sürü diyorsunuz. Tüm bunlar hoş görememenizden ötürü.
İnsanlar hoşgörülü olsalardı ve dünyayı hoş olarak görebilselerdi kimse hoş olma çabasına girmezdi. Günümüzde hoşgörü sahibinin bu anlayışı suistimal edilip, hödüklük yapma gerekçesi gibi görülse de iki kişi de hoşgörülü olduğunda bir kısır döngüye kapılıp ellerinde olmadan hoşluk yaratacaklardır. Bu düzenin insanları atıllaştıracağı ve kötü ve eksik olanın hiçbir zaman düzeltilemeyeceğini savunabilirsiniz. Yanlış. Kimsenin ikna olamayacak derece kötüyü savunacağını sanmıyorum o şartlar altında.
Hani şu pek kıymetli Saint Normal var ya, işte o, bir şeyleri hoş görebilmek için başka şeylerin de ne kadar olası, bazen ne kadar doğru olabileceğini, diğer ihtimallerin de normal kabul edilmesinin gayet normal olacağını idrak edebilmek için var aslında. Hoşgörü yüksek algı gerektirir, farklılıkları anlayabilmeniz lazım. Kendinizi korkmadan eleştirebilmeniz için kendinize gerçekten güvenmeniz şarttır. Bu berrak görüş özelliğini yaşamının erken döneminde kaybediyor insanlar. Büyük adam oluyorlar. Eğitim şart değil aslında, yani en büyük belalarımızın kaynağı olan eğitimlerini kötüye kullanan insanlar olmasaydı, biz de eğitim alarak kendimizi savunmak zorunda kalmazdık. Bizi kandırmak isteyenlerden korunmak zorunda olmasaydık, lüzumsuz bilgileri öğrenmek zorunda kalmazdık.
Farkındaysanız bu yazımı anlayabilmeniz için sadece esnek, hoşgörülü bir zihne ihtiyacınız var, hiçbir fakülteyi bitirmeniz gerekmiyor, nitekim ben de tıp fakültesinde öğrenim görüyorum, ne alaka değil mi? Yani insan olmayı unutmamak için öğrenim görmeniz gerekmiyor. Hem bunu kim öğretebilir ki siz unuttuysanız?
Hani şu yabanda yaşayan evcilleşmemiş insanlar olur ya, onları topluma katarsak, kalabalığa ve modern yapılanmaya olan korkularını yendikten sonra nezaket kurallarını ve gelenekleri  ihlal etmek dışında (çünkü bunlar sadece kabul edilmiş normalleridr, aslolan değillerdir) bir kusurları olmaz. Tabi onların hayatlarını tehdit etmedikçe. Vicdani duyarlılığa sahip olmak için entellektüel kapasiteye, zekaya mutlak bir gereksinim yok, hatta dinler bile bu yolda bir kılavuz olsa da pek çok beşerde kifayetsiz kalıyorlar. İnsanların benlikleri şişmedikçe doğru ve yanlışı içgüdüsel olarak ayırabilirler. Adaleti kitaplardan çıkaramazsınız. Hiçbir şeye kafa yormadan sadece hayatta kalarak, sevgiyle yaşayıp gidersiniz, şimdi yapmaya çalıştığınız gibi.
Yani vicdanınıza uymak için pek bir şey gerekmiyor, irade haricinde.
Bilgi de şart olan bir şey yaşantının sürmesi için ancak, bu bilgilerin kafalarında birikmesiyle bazı insanlar saçmalamaya başlıyorlar. Hoşgörememeye başlıyorlar hayatı. Başka insanların zehirli sözleri buna neden oluyor, çoğunlukla ailelerinin. Hep açgözlülük.
Şu kafa patlatma işini başında akıl olan, hoşgörülü, vicdani düşünmeyi bilen birkaç insanla beraber yapabilseydik , bir çözüm bulabilirdik belki.

Serpens Immunis

0 yorum:

Yorum Gönder